Çeşitli güçler, kendi
çıkarlarını kurumak için, Egenekon örgütünün oluşumu ve ne olduğu ile
ilgili kendi perspektiflerine göre bilgi veriyorlar. Türk devleti ve
apocular Ergenekonu 1950 sonrasında ABD ve NATO tarafından Batı blokuna
bağlı ülkelerde kurulan anti-sovyet, anti-komunist örgütlere bağlamaya
veya aynı örgütün devamı olduğunu göstermeye çalışıyorlar. Bu yalandır.
Tamamen yanıltma ve Türk devletinin Ergenekon içerisindeki rolünü
hafifletmek ve hedef şaşırtma amaçlıdır. Ergenekon denilen örgüt; NATO
ve ABD’ya bağlı örgütün çözülüşünden sonra kurulmuştur ve hedefi Kürt
milletidir. ABD’nin Türkiye’de kurduğu örgütün,
Kürt milletine oldukça büyük zararı dokunmuş ve Türk devletine yararlı
olmuştur. Ama bu böyle olduğu için, Ergenekon örgütünü ABD ve NATO’ya
bağlamak doğru değil. Türk devleti planlı bir şekilde Ergenekon’u ABD ve
NATO’ya bağlamaya çalışıyor. Oysa sözü edilen Ergenekon %100 Türk
malıdır. Kürt milletine karşı kurulmuştur, ABD, AB ve NATO’ya da
karşıdır.
Türkler; Sovyetlere karşı oluşturulan örgütün tecrübe,
bilgi ve imkanlarını Kürt milletine karşı kurdukları örgütlerine
aktardılar. Ergenekon da ABD, NATO ve Batı’nın sağladığı bilgi, tecrübe
ve teknik imkanlardan yararlanmıştır ve BATI dünyası bu açıdan da Kürt
milletine karşı suçludur. Ama Ergenekon bir Türk örgütüdür.
Bu konuya fazla değinmemin nedeni; Türk basını ve
apocuların Kürtleri yaıltmaya çalışması, Kürtleri Batı’ya düşman etmeye
çalışmasıdır ve Kürtlerin Batı’ya karşı olması Kürtlerin yararına değil,
zararınadır.
Türk medyası Ergenkon’un Kürtlerin başına ne tür
belalar getirdiklerini duymak, görmek istemiyor—Hurriyet gazetesi yazarı
Cüneyt Ülsever başından beri Ergenekon’un Kürtler ile ilgili kısmı
ortaya çıkarılmalı ve Kürtler ile ilgili kısmı ortaya çıkarılmadan bir
sonuca varılamz diyor. Bunu Ergenekon ile ilgili hemen hemen her
yazısında belirtiyor. Yıldırım Türker ve belki birkaç kişi daha var, ama
Türk medyası bir bütün olarak Ergenekon’un Kürdistan’da ve Kürtlere
karşı yaptığı cinayetleri suç saymıyor—Çok cuzi ve mecburi bir şekilde
İddinameye yansımış olayları da gizlemeye çalışıyor.
Biz de bizi, Kürtleri, ilgilendiren kısımlarını
‘deşifre’ etmeye çalışacağız.
Ergenekon’un iddianameye geçen bir stratejisi vardır.
Bu strateji aslında Türk devleti’nin stratejisidir. Ergenekoncuların
yakalanıyor olması veya devlet güçlerinin birbirine girmesi bunu
değiştirmez. Zaten 1990 sonrasında Türk devletinin bütün güçlerinin
üzerinde anlaştığı bir politikası yok. Sadece Kürt milletine karşı
olmakta ortak politikaya sahiptirler, ama bu konuda da metod’ta
anlaşamıyorlar. Diğer bütün konularda zaten anlaşamıyorlar. Dolayısıyla
Ergenekonun strateji ve çalışmaları tamamen Türk ordusunun hazırladığı
startejidir. Özellikle Kürtler ile ilgili olan kısmı böyledir. Onun
için; Ergenekon’un Kürtler ve dolayısıla PKK ile ilgili politikasını
resmi devlet politikası olarak kabul etmek gerekiyor.
Ergenekon iddianmesinde; “Panzehir Etnik/Bölücü
Opersayonlar Tasfiyesi Kürt Hareketi Ve Türk-Kürt Kardeşliği İstanbul 27
Mart 2000” isimli dökümanda şöyle yazılıyor:
“Abdullah Öcalan'm tutukluluk sürecinden
yararlanılması ve PKK Başkanlık Konseyi kadrolan süratle tasfiye
edilerek yerleri elde edilmelidir. Bunun gerçekleştirilme olanağı vardır.
Ve bunu Abdullah Öcalan gerçekleştirebilir... Abdullah Öcalan,
beyanlarında HADEP'in çalışmalarını yeterli bulmadığını ifade etmiştir.
Buradan yola çıkarak, PKK Başkanlık Konseyi'ni tasfiye ederek yerlerine
önereceği yeni isimlerin görev almasını sağlayabilir. Bu HADEP kadrolan
için de geçerlidir... Abdullah Öcalan'm yargı süreci içinde
gerçekleşebilecek olan bu operasyonun temel hareket noktası:
PKK yönetim kadrolarının başarısızlık nedeniyle
tasfiye edilerek, yerlerine Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarından
seçilecek olan genç, donanımlı ve uygun subayların atanmasından
ibarettir.”
Ergenekon İddianamesi, 2008, Syfa: 853-854
Dokümanı hazırlayanların hayal aleminda yaşamadıkları
ve gerçekten Abdullah Öcalan’ın bu stratejiyi uygulamaya hazır olduğunu
gösteren önemli deliller vardır.
Abdullah Öcalan 12-Kasım-1998 tarihinde Roma’ya
gidiyor ve Tuncay Güney’in ifadesine göre o zaman Abdullah Öcalan'ın
temsilcisi ve avukatı Doğan Erbaş, Türk devleti yetkilileri ile ilişkiye
geçiyor. Tuncay Güney görüşmelere Veli Küçük adına kendisinin
katıldığını ve görüşmelere Doğu Perinçek’in aracı olduğunu söylüyor.
Tuncay Güney polis ifadesinde görüşmelerin ne zaman
olduğunu şöyle açıklıyor:
T.G.: Doğan Erbaş. Apo'nun avukatlarından. Veli
Küçük'ün isteği üzerine gidip görüştüm Doğan Erbaş'la. 'Öcalan teslim
olmak istiyor' dedi.
Polis: Ne zaman.
T.G.: İtalya'ya şey yaptığı ayyuka çıkmıştı.
Polis: İtalya'dan çıkmış nereye gidiyordu.
T.G.: Daha gitmemişti, Rusya'dan İtalya'ya geçti
dedikoduları vardı. İtalya'da patladıydı hani. 'Aradık, arıyoruz'
dedikoduları çıktığındaydı. Uydudan tespit olayları vardı. İşte o
günlerde Perinçek'in odasında biz görüşmeler yapıyorduk.
Abdullah Öcalan’ın teslim olmak için şartları vardır
ve Tuncay Güney Şartları şöyle açıklıyor:
”T.G.: Evet kabul etti. Şartlarınız neler,
dedik. Öcalan'ın teslim olmasının yazıya dökülen gayrı resmi şartları
şunlardı: Şartlarından Avrupa'dan barış heyetleri gelecek, bunların
kabul edilmesi. K. Irak'tan insanlar, gerillaların bir kısmı, 'itirafçı'
olarak gelecek. Yani girecek köylerine dönecekler filan. Biz
görmezlikten geleceğiz. Murat Karayılan gibi, Cemil Bayık gibi insanlar
yurtdışına gidecekler. Kamplarımızı kısaltacağız.
PKK, K. Irak'ta kalsın, Talabani ve Barzani'ye karşı sizin üçüncü kol
gücünüz olsun. On bin gerillayı sekiz bine silahlı gerillayı üç
bine düşürelim.”
http://yenisafak.com.tr/Gundem/?t=28.07.2008&c=1&i=131410
O zamanı yaşayan ve hatırlayanlar bilir. Kürt gençleri
ve özellikle Kürt kadın ve kızları kendilerini yaktıları, intihar
ettiler. Liderlerine dünyada yer açmak için intihar ettiler. Ama lider,
PKK gerilalarını Türk devletine ‘üçüncü kol’ yapmaya çalışıyordu ve Türk
devletinin en katil ve en çok Kürt öldüren örgütü ile görüşüyor, onların
aracılığı ile ‘yuvaya’ dönmeye çalışıyordu.
Abdullah Öcalan teslim olmaya çalışırken 60’ın
üzerinde Kürt insanı kendisini yaktı, intihar etti. Binlerce ve
onbinlerce Kürt Roma’ya ‘kahraman liderlerini’ Türk’lerden gelecek
‘beladan’ kurumaya çalıştı. Aynı zamanda liderleri de Veli Küçük ile
görüşüyor ve ölmeyenleri ‘üçüncü kol’ yapmaya çalışıyordu.
Sadece bu kadar değil. Abdullah Öcalan ve apoculuk her
bakımdan hazinedir ve hazineyi ele geçirmek isteyenler sadece Veli
Küçük, Doğu Perinçek ve takımı değil. Daha büyükleri var ve sonunda
onlar, Abdullah Öcalanı denetimlerine alıyorlar, daha doğrusu elden
çıkarmıyorlar. |