KAMUOYUNA-JI BO REYA
GIŞTÎ
İMZALAYANLAR
KURDISTANA BAKUR
Kürdistani eylemi
desteklemek için bir de siz ''okuyucular'' imzanızı kullanınız.
Kürdistan ulusal sorunun
çözümünü bu bildiride ortaya koyan bizler, aynı anlayış ve
duruşu paylaşan bütün yurtsever devrimci ve Kürdistani güçler
ile eğilim, kurum, aydın ve siyasetçi şahsiyetleri, bu çözüm
çağrımızı destekleyip imzalamaya davet ederken, çözüm
bildirgemizi Kürdistan ve dünya kamuoyuna saygılarımızla arz
ediyoruz. // Me di vê belavokê de çareserîya pirsa kurd û
Kurdîstanê danîye ber çavan. Em bang û gazî li kes, sazî,
rêxistin, rewşenbîr, tezgeh û tendensên sîyasî, demokrat û
humanîst dikin ko piştgirîya banga me bikin.
KAMUOYUNA
(Kürdistan ve Dünya
Kamuoyu İçin, Kürdistan Ulusal Sorunun Çözüm Bildirgesi)
Demokratik Cumhuriyetçiliği,Avrupa nın bireysel haklar
konseptini, Kemalist referans ve çözümsüzlüğü bağdaştırarak esas
almak,ulusumuzun çözümü değildir.Çözüm; Kürt ulusunun ülkesini
kurma sürecindedir
1880 tarihinde
yeryüzünde 25 devlet bulunmaktayken, son 128 yıllık tarihte, 181
devlet daha kurulmuş olduğundan, bugün itibariyle dünyadaki
devlet sayısı 206 dır.Yakın tarihte kurulan bu devletlerin
bütünü; sömürge,işgal,manda statüsünden kurtulan, yada
federasyon yapılanmasından ayrılarak oluşan devletlerdir.Devleti
birbirlerine karşı sömürgeci statüko kurma ve sürdürmenin
mekanizması olarak kullanmadan, devletlerini birlikte kurarak,
iktidarı eşit şekilde bölüşen federal yapıdaki devletler dahi
ayrıştı, ayrışma sürecindedir.Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler
Birliği nden 20 den fazla devlet çıkarken,Yugoslavya Federal
Cumhuriyeti yapısında ise, 7 ayrı devlet çıktı.İspanya da en
zengin federal bölge olan Katalonya, ek federal haklara rağmen
ayrılma mücadelesine devam ederken, bu ülke deki diğer bölgelere
nazaran daha az gelire sahip Federal bölge Bask da ayrılma
sürecindedir.Federal bir devlet olan Belçika’da, Valonlar ve
Filamanlar ayrılma sürecindedir.Kanada da, özerk bölge olan
Qobeç, anayasal olarak Kanada devleti içinde bağımsız devlet
statüsüne yeni kavuşmuş olmakla birlikte, tümden bağımsızlaşma
süreçleri devam etmektedir.Yugoslavya federasyonundan yeni
ayrılan Karadağ Cumhuriyeti, Kıbrıs Rum Devleti,Lüksembourg,Malta
ile adını burada sayamayacağımız pek çok devletin nüfusları,bir
çok Kürdistan şehir veya ilçelerinin nüfusundan dahi azdır..Diğer
bir değişle;Birleşik Arap Emirlikleri, Karayip Ada Devletleri
veya federal yapıyı kabul etmeyerek bağımsız devlet ilan eden
Kuzey Kıbrıs Türk devleti denilen yapı, birçok Kürt ilçesinin
nüfusundan veya bir ildeki herhangi bir mahallesinin
barındırdığı nüfustan daha azdır. Türkiye nin egemenliği
altındaki topraklarda 30 milyon, Irak ın egemenliği altındaki
topraklarda 6 milyon, Suriye’nin egemenliği altındaki
topraklarda 3 milyon, İran nın egemenliği altındaki topraklarda
da 15 milyon civarında Kürt nüfusu bulunduğundan, toplam 54
milyon nüfuslu Kürt ulusunun, dünyada devletsiz olan en büyük
nüfus olduğu tartışmasızdır.Buna karşın,Arapların 22 devleti
varken, Türk etnik kökenine tabi 7 devlet bulunmaktadır.
Kürdistan,yaklaşık bin
yıldır sömürge statüsüne alınan,içerisine alındığı statüko toplu
imha,red ve inkarla sürdürülen, bölünen, parçalanan,paylaşılan
dış ekonomilere artı değer sağlamada kullanılan,ulusal varlığı,ülkesi,kendi
kendini bağımsızca yönetme hakkı,kültürü,dili yok sayılan, sonuç
itibariyle de klasik bir sömürgede var olan haklara dahi sahip
olmayan sömürge bir ülkedir.Kürdistan, sömürgeci devletler
açısından, mallarını pazarlayacakları yan bir pazar olduğu gibi,
geniş ve verimli tarım alanlarındaki üretimi, yer altı yer üstü
zenginlikleri,petrol ve petrol kadar önem kazanmakta olan su
kaynaklarıyla sömürgeci devletlerin ekonomilerine art değer
transferinde kullandıkları bir ülkedir.Ayrıca, sömürgeci
devletler,metropollerinde Kürt emekçilerinin emeğini en ucuza
kullanarak,ekonomilerine artı değer transferi sağlamış
olmaktadır.Kürdistan nın kuzeyine hüküm eden Kemalist ideolojili
Türkiye devleti, batısına hüküm eden Basçı ideolojili Suriye
Arap devleti, ve doğusuna hüküm eden fundamantalist İran devleti
ile yakın zamana kadar güneyine hüküm eden Basçı-Saddamcı Irak
devleti en katı totaliter sistemlerin ve ırkçı ideolojilerin
sahibidir.Gerek Kürdistan da ve gerekse ülkemizi sömürgeleştiren
söz konusu ülkelerde var olan bütün gericilik ile sorunlar;
vatanımızın sömürge statüsünde tutulmasının ve de
totaliter-ırkçı sistemlerinin bünyesinden doğmaktadır.Kürdistan
ın kuruluşu, siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, demokratik
gelişme ile istikrarı sağlarken, Ortadoğu da gerçek kardeşleşme
kültürünün ortaya çıkmasına yol açar.
Her halkın ulusal sorunu
gibi, Kürt ulusal sorunu da; ülkesi Kürdistan nın topraklarına,
ulusuna ve iktidarını kurumsallaştırma mekanizması olan bağımsız
devlet kurma üçlüsüne bağlıdır.Verdiğimiz istatistiki verilerden
de anlaşılacağı gibi,istisnasız olarak ulusal sorunu yaşamış ve
yaşamakta olan her ulus, köktenci,devrimci ve gerçek çözümü,
kendi bağımsız devletini kurmada bulmuştur.Kürt ulusu, dünyadaki
diğer uluslardan farklı taleplerle ulusal mücadele yürüten,özlemleri
ve hedefleri diğer uluslarla türdeş olmayan,kategori dışı,
kendine özgü bir halk olmadığı gibi,dünyanın en kadim ve en
temel kültürlerinden birinin yaratıcısı ve temsilcisi olarak,
diğer bütün ulusların sahip olduğu hakların sahibi olmaya
layıktır. Sömürgeciliğin her alandaki tahribatlarını ve izlerini
yok edecek, uluslararası alan ve kurumlarda özne olmayı
sağlayacak, özgün kurumlaşmasını en özgür şekilde gerçekleştirme
imkanı verecek,ülke zenginliğini kendi içini kullanma olanağı
yaratacak,ulusal ve ülkesel birliğe götürecek, kadim ulusal
kültürünü özgürce kurumsallaştırma ve dünyanın evrensel
kültürüne katkı sağlamaya imkan sunacak tek çözüm;
bağımsızlıktır.Kadı Muhammed in önderliğindeki Doğu Kürdistan
halkının, olanak bulur bulmaz 1946 da Mehabad Kürt
Cumhuriyetinin bağımsızlığını ilan ettiği,Güney Kürdistan
halkının 2003 yılında Saddam Hüseyin iktidarının devrilmesi ve
federal yapıya geçilmesinden hemen sonra, bağımsız Kürdistan nın
kuruluşu için 2 milyon imza toplayarak Birleşmiş Milletlere
vermiş oldukları, Bedirxan Bey, Şeyh Ubeydullah, Şeyh Mahmud
Berzenci ve 1925 ayaklanmalarının hedeflerinin kendi hükümet ve
devletini kurmaya dönük olduğu, Azadi örgütünün resmi adının
Kürdistan İstiklal Örgütü olduğu bilinmektedir.Resmi ideolojinin
yazarları da,Kürt ulusal ayaklanmalarının bağımsızlıkçı olduğunu
eserlerinde ortaya koymaktadır.1975 ten itibaren Kuzey Kürdistan
da kurulan Kürt siyasal örgütlerinin, bağımsız birleşik
Kürdistan programıyla halkı mücadeleye çağırdıkları ve
halkımızın bu çizgi temelinde emek ve bedel sürecine katıldığı
sır olmadığı gibi, kesin kopuş çizgisinin esas alındığı her
süreçte; Kürt ulusal mücadelesinin siyasal, sosyal, kültürel,
ideolojik, politik ve ekonomik açıdan güçlendiği, buna karşın
bağımsızlık çizgisinin terk edildiği her dönemde ise; daralma,
yozlaşma, ideolojik politik biçimsizleşme ve tasfiyeyi yaşama
noktasına geldiği tartışmasızdır.Bu olgularda, Kürdistan Ulusal
Mücadelesinin gelişimindeki temel kavşak,referans,değer,hedef,talep
ile ağır bedelleri ödeme nedenlerinin ne olduğunu olgusal olarak
ortaya koymaktadır.Kürt ulusunun talebinin ne olduğu konusunda
bir tartışma veya muğlaklık yokken, muğlaklığı, biçimsizliği(konformizmi),
ilkesizliği tarih ve toplum ile dünyadan kopukluğu yaşayanların,
sömürgeci devletlerin kabul ve referanslarını esas almaktan
kurtulamayan bazı Kürt eğilim ve kişilikler olduğu
görülmektedir.İşaret ettiğimiz olgular temelinde, sorunun:
tarihsel, toplumsal bilimsel ve devrimci temelde ele alınarak;
Kürt sorunu olarak değil, Kürdistan sorunu şeklinde ortaya
konulması ve bu çerçevede çözüm aranması zorunludur.Kürdistan
Ulusal Mücadelesi, devrimci bağımsızlıkçı ve Kürdistani olmak
zorundadır.Kürt ulusal sorunu doğru tanımlanmadan, doğru ve
devrimci tanımlanmasına göre talepleri sıralanmadan, doğru ve
kesin bir çözüme götürülmesi olanaklı değildir.Kürdistan ulusal
sorunu; toprağa, bağımsız siyasal iktidara ve ulusuna bağlı
olarak tanımlandıktan sonra, nihai hedef olan bağımsız devlet
kuruluşundan vazgeçmemek koşulu ile, ara taleplerin
günceleştirilmesi ve federasyon gibi bir ara aşamanın
konjöktürel olarak geçirilmesi de mümkündür.
Kürdistan Sorunu,
Ortadoğu bölgesinin en büyük, temel ve güncel sorunu olduğu gibi,
dünyanın da temel sorunları arasına yerleşen uluslararasılaşan
bir sorundur.Kürdistan sorunu, toprağa ve siyasal iktidara ve
ulusumuzun kolektif hakları temelindeki çözümüne saygılı olan
her devletin katkısı ile arabuluculuğuna açıktır.Avrupa nın ve
Kemalist Türkiye Devletinin bireysel haklarla çözme konseptine
dayanan ve sadece Avrupa müdahalesi ile Avrupalı bazı
siyasetçilerin arabuluculuğuna dayanan çağrının gerçek çözümü ve
talepleri saptıracağı ve oluşan uygun uluslararası koşulları dış
yönlendirmelerle heba etmeye yol açacağı aşikardır.Birinci dünya
savaşı sürecinde oluşan uygun ulusal ve uluslararası koşullara
rağmen, sömürgecilerin dış yönlendirmelerine, direk yada endirek
manipulasyonlarına gelen ve kullanılan Kürt siyasetçi ve
aydınlarının, içinde bulunduğumuz süreçte de oluşmuş bölgesel ve
uluslar arası koşulları yeniden tüketmenin unsuru haline
gelmemeleri gerekir. İttihat Terakkinin, Osmanlı
İmparatorluğunun Balkanları kaybetmesinden sonra, Osmanlılık
ilkesini terk ederek İslamlık ilkesini esas almaya başladığı,Arabistan
ın kaybından sonra ise, İslamlık çizgisini de terk ederek
Türkçülük çizgisini esas aldığı, İttihatçılığın hem kendisi hem
devamı olan Kemalizm’in de günümüze kadar devam ettirdiği
Türkçülüğü sürdürülme koşularının kalmaması sebebiyle,
Türkiyelilik çatısı ve çizgisi üzerinden mevcut statükoyu
koruyup sürdürmenin temel alındığı görülmektedir. Kürdistan
ülkesini, Kürt ulusunun altından çekme ve bireysel haklar
temelinde sorunu saptırma çalışmasında, Kürdistaniliği esas
almayan bazı Kürt eğilim ve kişiliklerin ortaya koyduğumuz
İttihatçı-Kemalist çizgide yönlendirilerek kullanıldıkları
aşikardır.Kürdistanilik yerine, Türkiyeliliği esas almak,
siyasal iktidar hakkını ve Kürdistan ülkesini satışa
çıkarmaktır.Bu yaklaşımla,tasfiye sürecine giren,can çekişen
İttihatçı-Kemalizmi kurtarmaya yönelmek, ve Kemalist referans ve
kabulleri esas alarak, Kürdistan nın diğer parçaları üzerinde
sallanan gerici sömürgeci zülüm statükosunun temeli olan Lozan
antlaşmasını ve Sadabat Paktını yeniden üreterek sürdürmeye
olanak sunmak Kürtlerin işi ve talebi değildir.
Avrupa daki bir güç
odağı ve Türk devleti içindeki diğer odak tarafından
tetiklendiği intibahını veren, Kürt Enstitüsünün, Demokratik
Cumhuriyetçilerle birlikte yönlendirilmesi sonucunda;
DTP-HAKPAR-KADEP ve Kurdistani bir programa sahip olduğunu iddia
eden TEVKURD ile bu siyasi eğilmelerin üyesi olmayan ancak
kendilerini yurtsever olarak tanımlayan bazı bireylerin,
Türkiyelilik çizgisi ve konseptini esas alarak,buna karşın
Kürdistan konseptini ve kesin kopuş çizgisini pratik açıdan esas
almayarak, hep birlikte, ”Türkiye de Kürt Sorununa Barışçıl
Çözüm Çağrısı” başlıklı bildiriyi yayımlamakla;19 yüzyılda
İngilizlerin klasik sömürgesi statüsünde bulunan Hindistan daki
haklardan dahi geri ve sözde taleplerle Kürdistan ulusal
mücadelesinin temel talep ve hedefleriyle oynadıkları,
saptırmaya çalıştıkları görülmektedir.Türkiyelilik konseptini
söz konusu bildiriyle de pratik açıdan esas almış bütün eğilim
ve bireylerin; devletin tetiklediği Demokratik Cumhuriyetçi
anlayış ve taleplerin savunucusu haline getirildiği yada
geldikleri veya gizli Demokratik Cumhuriyetçi konumlarına son
vererek açığa çıktıkları anlaşılmaktadır.Türkiye konseptini esas
alanlar;ister Türkiye konsepti çerçevesinde iktidar isteminde
bulunmuş olsun,ister iktidarı en sınırlı tarzda dahi istemeden
aynı konsept içinde çözüm aramış olsun, sonuç itibari ile
aralarında bir nitelik farklarının olmayacağını bildirileriyle
ortaya koymuşlardır.Bu nedenle de; “Mevcut sınırları
sorgulamadan, iktidar isteminde bulunmadan,birer vatandaş olarak,
bireysel haklar temelinde,istisnasız bir gelen af,dil kültür,
eğitim,televizyon hakkı,koruculuğun kaldırılması, köylerin
onarımı, vatandaşlığın Türk etnik kökenine değil,Türkiyeliliğe
bağlı alt kimlikler” şeklinde düzenlenmesini öngören sözde
“çözümü” önererek, kolektif ulusal haklardan söz bile etmeden,varolan
güçleri de doğrudan denetim ve teslimiyet sürecine alma çağrısı
ile Türkiye devletine verme sürecinde birleşmiş oldukları,ayrıca
sadece devletin Demokratik Cumhuriyetçilere kabul ettirdiği
Avrupa nın bireysel haklar sistemi ile Avrupa nın müdahalesini
ve Avrupalıların arabuluculuğunu esas aldıkları ve sonuç
itibariyle de aynı gerici çizgiyi esas aldıkları,hep birlikte
Türk egemenlik sistemini ülkemizde yeniden üretme çabasına
girdikleri anlaşılmaktadır.Bu gerici “çözüm önerisi”; Kürt
ulusunun çözümü değildir, red ediyoruz..Kürdistan ulusal sorunun
çözümünü bu bildiride ortaya koyan bizler, aynı anlayış ve
duruşu paylaşan bütün yurtsever devrimci ve Kürdistani güçler
ile eğilim, kurum, aydın ve siyasetçi şahsiyetleri, bu çözüm
çağrımızı destekleyip imzalamaya davet ederken, çözüm
bildirgemizi Kürdistan ve dünya kamuoyuna saygılarımızla arz
ediyoruz.20 05 2008
İMZALAYANLAR
KURDISTANA BAKUR