Istanbul Güngören'deki iki patlamada 17 kişi
öldü, 154 kişinin yaralandığı terörist
saldırı, ABD konsolosluk olayının bir
devamıdır, ABD konsolosluk eyleminde
gözaltındaki zanlılar, saldırıyı sözümona
organize eden Erkan Kargın'ın, devlet içinde
görevli bazı kişiler tarafından eylem
öncesinde sık sık ziyaret edildiği gerçeği
ortaya çıktı. Bunu aydınlatmaya çalışan
polis, ilginç bilgilere ulaşıyor.
ABD
Başkonsolosluğu'nun önünde gerçekleşen
saldırıyla ilgili soruşturma derinleşirken
birden önü kesildi ve işte onun devamı
Güngören katliamı.. Konsolosluk olayında,
olayı yöneten 1. eleman korunmaya alındı,
eyleme kandırılıp getirilen 3 kişi,
başarısız olunca kontrolcu 2. eleman
tarafından olay yerinde infaz edildiler:
Eylemde öldürülen saldırganların kimlikleri
de El Kaide veya PKK militanlarının kimlik
özelliklerine uymuyor. Saldırganlar Ülkücü
ya da daha önce hırsızlıktan sabıkalı.
Bugüne kadar yakalanan El Kaide
militanlarının geçmişleri incelendiğinde ya
sabıkasız ya da İslamcı eylemlerden
gözaltına alınmış kişiler, bu lümpenlerin
buraya para için kandırılıp getirildikleri
kesin...Bu ise bilinen devlet çetelerinin
işi...Eylemi El Kaide'ye bağlayan tek bilgi
saldırganlardan birinin isminin daha önce
İBDA-C (bu örgüt gene MGK denetiminde
taşaron bir örgüttür) ile ilişkilendirilmesi.
Ancak Ağrı'daki bir operasyonda Hizbullah'a
ait örgüt evinde seri numarası Ümraniye'de
ele geçirilen Ergenekon bombalarıyla aynı
olan bombalar ele geçirilmişti. Asker sivil
elit yönetici devlet çeteleri, DEV-SOL,
TİKKO, Hizbullahçıları, Ülkücüleri ve
PKK'lıları kullanmaya ve kontrol altında
tutmaya devam ediyorlar. SOL, MGK yanlısı
kesilen üfürükçü ALEVİLER ve PKK, FAŞİZAN
BİR OLUŞUM HALİNİ ALMIŞLARDIR!Sivil - asker
çetelerin naylonları sol örgütler, Alevi
geçinen çağdışı yobaz kırıntıları, faşist
hareketin şimdiki belkemiğidirler. A. Öcalan
cezaevinden herkesin gözü önünde örgüt
yönetiyor? Devlet çetelerince masum Kürt
köylülerine karşı yapılan yüzlerce katliam
eylemlerinin hepsine sahip çıktı, böylelikle
bu çetelerin paravanası olduğunu da
ispatlamış oldu. Ama şimdi Tansu hanım için
bunu yapmak istemediğini söylüyor, ona
kıyamamış!!! Geçen yıl özel savaş timlerinin
açık vermeleri, üstü örtülemeyecek kanlı
cinayet zincirlerinin bazı yerlerden
kopmaları sonrasında, işte tam bu esnada PKK
imdada yetişti. Örgütün eylemlerinde
görülmemiş bir artış meydana gelmeye başladı.
PKK saldırıyor, şehit cenazeleri artıyor,
malum medya da ısrarla bu örgütü ortadan
kaldırmak için seçimleri bir kenara bırakıp
bir an önce Kuzey Irak'a girmek gerektiğini
dillendiriyordu. Medya, 'Kuzey Irak'a
girelim' dedikçe PKK eylemlerini arttırıyor,
PKK eylemlerini arttırdıkça malum medya 'Kuzey
Irak'a girelim' diyordu. PKK her gün 'daha
ne duruyorsunuz?' der gibi eylemler yapıyor,
Türkiye her sabah bu eylemlerle ve ardından
yapılan yorumlarla uyanıyordu. Ancak bütün
bu çabalara rağmen TC ve onun PKK si, bazı
gerçeklerin ortaya çıkışını engeleyemedi.
Genelkurmay Irak Kürdistan'ına PKK bahanesi
ile, seferi miljonlarca dollar olan
saldırılar yapmaya devam ediyor, ama ne
gariptir ki bu saldırılar şimdiye kadar
Türkiye bütçesine 100 milyonlarca dollara
mal olmasına rağmen karşılığında tek bir PKK
merkez komite üyesine bir şey olmamıştır. Bu,
danışıklı bir döğüştür. Ergenekon
ilişkilerinde, paşalar Panzehir isimli
dökümanda yargı süreci reci devam ederken
Öcalan'ın medya aracılığı ile mesaj
iletmesine imkan verilmesi yerine, yazılı
mesajlarının güvenilir kuryeler aracılığı
ile iletiminin sağlanmasının daha akılcı
olacağı belirtiliyor.
Dökümanda 'Öcalan'ın
İmralı'daki tutukluluk ve yargı sürecinden
yararlanılarak, PKK başkanlık konseyi içinde
yer alması sağlanacak kadrolar ile PKK'nın
ABD ve AB kontrolünden kurtarılarak doğrudan
Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlanmasının
sağlanabilmesi gerektiği...' 'Öcalan emekli
olmamıştır, ve emekliliğe de kendisini hazır
hissetmemektedir' denilen belgede ayrıca,
Ocalan'ın Suriye'den ayrılmadan önce JİTEM
şefi Küçük'e haber ve mektup göndererek 'Teslim
olmak için muhatap arıyorum' dediği
vurgulandı. Öte yandan belgelerde PKK ile
kurulan ilişkinin DHKP/C ve Hizbullah ile de
kurulduğu, Küçük'ün DHKP/C lideri Karataş'la
görüştüğü belirlendi. Şimdi ise, ' Savcı
beni de dinlesin' diyor Abdullah!!!Türk
devleti için en önemli bölge hala İran, Irak
sınırdır ve apoculuk özel oılarak o
bölgelerde besleniyor. Şemdinli
bomabalanması öncesinde oldukça zayıf düşen
apoculuk bombaların patlatılması ile
güçlendirildi. Diyarbekir’deki bombalama (3
ocak 2008) sonrasında apocuların eyleme
sahip çıkması, apocuları oldukça zor durumda
bırakmıştı. Kürdistan’ın güneyine düzenlenen
kara operasyonu ve Newroz kutlamaları
apoculuğun güçlendirilmesi için
kullanıldı.Bu Türk devletinin hala apoculuğu
tasfiye etmeğe yanaşmadığı anlamına geliyor.
Yani Türk devleti içerisinde etkin olan ve
Kürdistan’da hakim olan güç, savaşsız bir
çözümü kabul etmediğini gösteriyor. ABD, AB
ve Kürdistan Bölgesi ve bazı Türk güçlerin
kabul ettiği askeri olmayan çözüme karşı
yapılan bir harekettir. Olan, Türkiye ve
Kürdistan halkına olmaktadır. Türkler için
de durum aynıdır. Eğer amaç Kürtleri kırmak
ise ve eğer Kürtleri kırmak mümkün olsaydı,
Türklerin davranışı anlaşılır olurdu. Fakat
ABD ve AB Kürtler ile ilgili talepleri daha
yoğun ve daha baskın hale getirirken,
Kürtleri kırmak mümkün deiğil ve mümkün
olmadığını Türk generalleri de ittiraf
ediyor. Kürtler adına davrandıklarını iddia
eden apocuları taleplerinde geriletmek amaç
olamaz, çünkü apocular Türk devletinden
hiçbir şey istemiyor.
Abdullah Öcalan için
bir şeyleri ister gibi yapıyorlar ama
Abdullah Öcalan bir önceki görüşmelerde
yerinden memnun olduğunu ve İmralı da
kalmakta devam edeceğini söylemişti. Kaldı
ki Abdullah Öcalan’ı serbest bıraksalar da
gidecek bir yeri yok. Solculuk adına
eylemler yapacağını sanan masum gençler 'DEV-SOL
yönetimi' diye kendini adlandıran faşist bir
komitenin ölüm mangalarınca kullanılıp teker
teker öldürülmeye devam edliliyorlar. Sahte
sol son 1 mayıs eylemlerinde olduğu gibi
direkman MGK için eylem yapıyor? Son
eylemlerin de deşifre edilememiş ana çete
tarafından gerçekleştirilme ihtimalini
artırıyor. Zaten son darbeyi vuracak olan da
bu çete olacaktır. Ergenekon, deşifre olmuş
marjinallemiş elemanların yemlik olarak
ortaya sürülmesidir. Bu eylemlerin amacı,
daha fazla detaya girilmesini engellemektir,
çünkü ' kendini bilmezler' daha ileri
giderlerse feci şeyler olur!. 10 000 lerce
faili meçhul cinayetin sorumluları ortaya
çıkabilir... Doğrudan masum kitleleri ve
memurları hedef alan bu saldırılar aynı
zamanda devlet reformları isteyen baş düşman
demokratik güçlere bir gözdağı
niteliğindedir . Terör ortamına yön
verebilmek için `naylon terör grupları`
oluşturulmasını amaçlayan Ordu özel savaş
birimlerinin yapılanmasının diğer örgütlerle
de temasa geçip yönlendirdiği iddiaları
kamuoyuna önceden yansımıştı. İstanbul 13.
Ağır Ceza Mahkemesi`nin incelediği
iddianamede, Ergenekon`un sol tandanslı
örgütlerin yanı sıra Hizbullah`la olan derin
bağlarına da yer verildiği öğrenildi.
İddialara göre en somut bağlantı ise 12
Haziran 2007`de Ümraniye`deki bir evde ele
geçirilen 27 adet el bombasıyla ortaya
konuldu. Ergenekoncuların eylemlerde
kullandığı bombaların, Mart 1999`daki
Hizbullah operasyonunda ele geçirilen el
bombalarıyla aynı kafile ve seri numaralı
olduğu tespit edildi. Hizbullah örgütüne
yönelik en büyük darbe, İstanbul polisi
tarafından 17 Ocak 2000`de indirildi.
Örgütün lideri Hüseyin Velioğlu ölü olarak
ele geçirildi, yakalanması apaçık ortadayken
konuşmasın diye İNFAZ EDİLDİ. Operasyondan
iki gün sonra Üsküdar`da bir eve yapılan
operasyonla da Hizbullah`ın, eşi görülmemiş
bir toplu mezar vahşetine giriştiği ortaya
çıktı. Evin kazılan her köşesinden toprağa
gömülmüş cesetler çıktı. Ama bu mezarların
asıl kazıyıcıları yollarına devam ettiler.
Celladın çingenesi fazla açık vermişti!!!Emekli
generallerden ve adi katillerden olşan
Ergenakonun deniz üstünde görünen büyük
buzun görünen kesimidirler, fakat zirvesi
değillerdir.Bizim bundan çıkaracağımız
sonuçlar arasında, Türkiye' de bugune kadar
sol cepheyi perde arkasında Kemalistlerin
yönlendirdiği verisidir. Türk solculuğunun
pratiği, “Kürtlerin , Zazalarin, Lazların ve
diger azınlıkların asimilasyonuna,
Kemalistlerin demokrsinin gelişimini, (kafalarda)
yerleşmesini dizginlemesine yardımcı oldu.
Sahte çarpık solcular, generallerin iktidarı
ellerinde bulundurmalarina, statükoyu
korumalarına, farklı etnik kimlikteki
halklarin asimilasyonuna hizmet etmekten
başka bir işe yaramadılar.Bu konuya en güzel
örnek “Sabanci cinayeti”dir. Elazığlı büyük
DEV-SOLCU Dursun Karataş, Sabanci
cinayetinin planlamasi ve icra edilmesinde
generaller ile beraber işler çevirmiş, diğer
sol örgütlerden masum devrimcileri öldürtmüş,
kısaca devletine sadık kalmış bir ajandır.
Sonra icracılardan bazı tetikçileri de
ağababası gibi kurnazca infaz ettirmiş, '
açlık grevleri' diye bir çok masum insanın
Himler' in pratiğine benze şekilde,
gönüllüce infazını sağlamıştır. Dursun
Faşisti, Şili, Afrika ve Arjantin
cuntalarının pratiğinden de geri kalmamış...
Sonuç
olarak binlerce masum insan kayboldu,
sakatlandı, veya kim vurduya gitti,
katillerden bazıları da hala bu infazlara
devam ediyorlar: bunlardan ne zaman hesap
sorulacak?