KUZEYLİ
KÜRD HALKI İÇİN SELF-DETERMİNASYON HAREKETİNİ BAŞLATALIM
Kuzey Kürdistan’da aktif olarak sürdürülen ulusal kurtuluş hareketi 1938
Dersim Hareketi’ sona ermiş gibi gözükse de altmışlı yıllarda TKDP ve
DDKO’nun kurulmasıyla yeni bir ivme kazanmıştı. Bu süreç, pek çok Kürd
yapısının ortaya çıkarak ulusal mücadelenin yeniden kitleselleşmesini
sağlamıştır. 12 Eylül faşist darbesi bu süreci sonlandırmıştır.Oysa ki
söz konusu yapılar teorik ve pratik anlamda gelişimlerini henüz
tamamlamamışlardı. Bu durum örgüt-kitle ile bağının kopmasını, Kürd
kadrolarının örgüt disiplininden kopması sonucunu doğurmuştur. Uzun
yıllar sürdürülen mücadele yanlış politik açılımlar veya açılım getirme
basiretinin yoksunluğu yüzünden adeta suya düşmüştür.
12 Eylül sonrası gücünü artırarak koruyabilen tek örgüt Türk solunun
argümanlarını kullanan Kemalist-Stalinist bir yapıya sahip olan PKK
olmuş, halk yüksek oranda verilen silahlı mücadeleye destek
olmuştur.Yoğun eylem gücüne sahip PKK ve aynı çizgideki legal birimler Kürd
halkının politik taleplerini dilendirememişler ve dünya gündemine
sokamamışlardır.PKK pratikteki gücüne rağmen politik söylemde
teslimiyetçi bir çizgi izlemiştir.Netice itibariyle geldikleri nokta bir
çıkmaz olmuştur.Şöyle ki bir yandan yeni solun söylemi olan ve kısaca
devletlerin ortadan kaldırılmasını (anarşizm) öneren “konfedaralizm”
tezini savunurken diğer yandan Türkiye Cumhuriyeti’ne Kürtleri entegre
ederek güçlenmesini öneren “demokratik cumhuriyet” tezini aynı anda
savunur hale gelmiştir.
Günümüzde ulusumuz PKK’ye karşı bir güven bunalımı yaşıyor olmasına
rağmen Kürd ulusal özgürlük mücadelesini,n ilkelerine bağlı olduğunu
iddia eden diğer legal ve illegal yapılar hiçbir şey yapmamakta adeta
içinde bulundukları zavallı, pasifist durumu savunmak için çeşitli
gerekçeler üretmektedirler.Halkla hiçbir pratik ilişkileri olmadığı gibi
kazanım elde edebilmek için pratik ve teorik adım atmaktan oldukça uzak
görünmektedirler.Bu yapılar en az o çok suçladıkları PKK kadar
suçludurlar.Fransız düşünür Foucault TC ile Kürd yapılarının bu halini
görseydi sanırım iktidar ilişkileri, direnç noktaları, savaş-barış
analizlerinin pratikte nasıl bu kadar safça yaşandığını şaşkınlıkla
izlerdi.
Kısacası PKK politik söylem düzeyinde Kürd özgürlük hareketinin dışında
görünürken diğer yapılarda içinde bulundukları zavallı-korkak durumdan
dolayı aynı şekilde Kürd özgürlük hareketinden kopmuşlardır.Kürd
yapıları siyaset üretememektedir ve ulusumuzun hayalleri sürekli
ertelenmektedir.Hem de yaşadığımız günler statükoların bozulduğu bir
dönemdir.Bu dönem fazla uzun sürmeyecek yakında yeni bir statüko
kurulacak, güç ilişkileri yeni bir dengeye oturacaktır.İşte o zaman
ulusumuz bir doksan yıl daha bekleyecektir.
Bu noktada bütün Kürtler elini taşın altına koymalıdır, sürece müdahil
olmalıdır.Bu dönemde ulusumuzun talepleri dünya gündemine taşınabilir ve
TC zor durumda bırakılabilinir.Elimizde bir enstrüman mevcuttur;
self-determinasyon hakkı.Ben burada bu hakkın hukuki dayanaklarına uzun
uzun değinmek istemiyorum ama değinilmesi gereken husus şudur; bu hakkı
kullanabilmek için kullanıcı halkın üç özeliğe haiz olması gelmektedir.(1)Mevcut
bir halk (2) çoğunluk olarak yaşadığı topraklar üzerinde (3)
self-determinasyon hakkını kullanma iradesini göstermelidir.İlk iki şart
mevcuttur fakat üçüncü şartın gerçekleşmesi yani iradeye sahip
olduğumuzu göstermek bizim elimizdedir.Bu iradeyi göstermek için
önerilerim şunlar olacaktır:
a) Siyasi düşünce ve siyasi geçmişleri ne olursa olsun bütün
yurtseverler bir araya gelerek bir eylem planı ortaya koymalıdır.
b) Sağlanacak örgütlülük tek amaç için yani Kuzey Kürdistan için
self-determinasyon iradesini ortaya koymak amacıyla olmalıdır
c) Bu çerçevede ortaya çıkacak yapının tüzel kişiliği olmasına karar
verilecekse ülkede ve Türk metropollerinde temsilcilikler açılmalıdır.
d) Gönüller kaydedilerek sel-determinasyon hakkımız için 8 milyon hedefi
konularak imza kampanyası düzenlenmelidir.Toplanan imzalar periyodik
olarak kamuoyuna açıklanmalı, kampanya sonucunda toplanan imzalar bir
talep metni ile birlikte Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine
sunulmalıdır.
e) İmza kampanyasıyla eş zamanlı olarak şehirlerde konferanslar paneller
düzenlenmeli halkımız bilgilendirilmelidir.
f) Ülkemizin her yerine gidilerek halkımızın desteği sağlanmalıdır.
g) Bu pratikler sürerken gelecek baskılara karşı sivil itaatsizlik-pasif
direniş gösterilmelidir.Böylelikle dünya kamuoyunun gözü bize dönecektir.
Ortaya koyduğum sekiz milyon hedefi size abartılı gelebilir ama
unutmayın ki halkımız bir şahıs için dört milyon imza toplamıştır.Bu
anlamda halkımız ülkesi için 8 milyon imzayı beklide daha fazlasını
toplayabilecek güçtedir. Bu önerim gerçekçi ve ciddidir. En azından
halkımıza bağımsızlık veya federasyon hedefinin bir rüyadan ibaret
olmadığını gösterecek halkımız tekrar mücadelenin içine sokulacak, TC
dünya siyaset arenasında zor durumda kalacak yıllardır sürdürdüğü
kontrolü savaş, kontrolü muhalefet siyaseti iflas edecektir. Kürdistan
sorunu sürdürülebilir olmaktan çıkacaktır.
Son olarak hatırlatmak gerekirse, söz konusu hak BM Şartı ve ilgili
sözleşmelerde kabul edilmiş TC de taraf olmuştur.Ayrıca bu hak her geçen
gün genişlerken pratik kullanımları artmaktadır.
Hişyar ÖZALP
|
Me di vê belavokê de
çareserîya pirsa kurd û Kurdîstanê danîye ber çavan. Em bang û gazî li
kes, sazî, rêxistin, rewşenbîr, tezgeh û tendensên sîyasî, demokrat û
humanîst dikin ko piştgirîya banga me bikin.
Berdewam>>>
|