Almanya'da Sünnet
Yasaklanacak mı?
Posted by Alan Lezan on 21/1/2009, 10:39:59
Bilindigi gibi Kürdlerde Kiz Cocuklarinin Cinsel
Organi'nin tahribi sözkonusudur ve Müslüman ve Yahudilerde de
erkek cocuklar sünnet edilmektedirler. Bu konu bazi Kürd
forumlarinda tartisildigi icin asagidaki yaziyi bilgi olsun diye
aktariyorum.
Almanya’da, sadece hekimlere dağıtım yapan ve sağlıkla ilgili
yasal ve toplumsal gelişmeleri, bilimsel çalışmaları duyuran
Deutscheärzteblatt adlı bir uzman dergiye göre, Müslüman ve
Yahudi dünyası için büyük önem taşıyan sünnetin, erkek çocuğun
onayı olmaksızın yapılması halinde, Alman Ceza Yasası’na göre
bir suç teşkil ediyor.
Dergideki habere göre, çocukların sünnetinin 16 yaşından önce
yapılmasının, anne baba ve hatta çocuğun isteğiyle olsa bile,
Alman Ceza Yasası’nın 223. maddesi bağlamında, vücuda şiddet
anlamına geliyor ve bunun da cezai yaptırımlarının gündeme
gelmesi gerekiyor.
Alman hukukçular, çocuğunun her yönden çıkarının, ailesinin
isteği veya geleneklerden, inançlardan daha önde geldiğinin
altını çizerek, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 24. Maddesi’ne
de atıfta bulunuyor ve “Bu anlaşmaya imza atan her ülke,
sorumluluğunun bilinciyle hareket etmek zorundadır. Çocuğun
yasalarla güvence altına alınmış haklarının korunup
korunmamasından o ülke sorumludur.” görüşünü savunuyor. Uzmanlar,
BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne dayanarak, sünnet olayının,
çocuğun vücuduna karşı bir şiddet olarak değerlendirilmesi
gerektiğini de vurguluyor ve gelenek veya inançtan ötürü yapılan
bu iş, çocukta geri dönülemeyecek bazı organik hatalara da yol
açabilir.” uyarısında bulunuyor.
Anne babaların, sünnet yoluyla çocukların geldiği topluma
aidiyet duygusunu güçlendirmek için sünnetin gerekli olduğuna
inandığına dikkati çeken Alman hukukçular, “Çocuk, sünnet olunca,
bir topluma ait olduğunu nasıl görecek? Toplumdan kasıt nedir?
Bu ülkede doğup büyümüş çocuklar, hangi topluma ait olacak? gibi
soruların yanıtında zorlamayla karşı karşıya bırakılamaz. Anne
baba, istedi diye, gelenekler veya inançlar bunu öngörüyor diye,
çocuğun hakkı gözardı edilemez. Burada önemli olan, inanç ve
gelenek ile, ailenin arzusundan çok, henüz reşit olmayan bir
insanın, çocuğun çıkarlarıdır. Çocuğun çıkarının her zaman
önceliği vardır. Gerekiyorsa, çocuk 16 yaşına gelince, sünnet
olup olmayacağına bizzat kendisi karar verebilir.” diyor.
Doktorlar da kararsız kaldı
Hukukçular ve hekimler arasında büyük bir tartışmaya yol açan
sünnet konusu hakkında görüşlerini aldığımız doktorlardan kimisi,
bu yazıyı bir uyarı olarak kabul ettikleri için sünnet
taleplerini geri çevirmeye başlarken, kimi uzmanlar ise,
sünnetin bir gelenek olduğunu ve bu konuda yaygın bir
uygulamanın Almanya’da kabul gördüğünü söylüyor ve geçen Eylül
ayında gelen sünnet başvurularını geri çevirmediklerini ve
çocukları sünnet ettiklerini belirtiyor. Bu hukuki yoruma rağmen,
sünnet etmeye devam etmekle bir suç işlemediğini düşünen
Frankfurtlu Türk hekim Dr. Murat Burhanoğlu, hukukçuların bu
yaklaşımlarının gerçekleşebileceğine inanamıyorum. Ancak, bir
emsal karar mahkemeden çıkacak olursa, biz de gereğine elbette
uyarız.” diyor.
Dergide “Sünnet olayı, inançlardan bile kaynaklansa, bir suçtur”
başlıklı yazıya göre, sünnet, kişinin kendi özgür iradesine
bağlı bir tercihtir ve bu özgürlük 16 yaşından sonra başlıyor.
Eğer sünnet 16 yaşından önce olmuş ise, o zaman, çocuk reşit
yaşa eriştikten sonra “Annem ve babam beni, rızam olmadan sünnet
ettirdi” diyecek olursa, o zaman ebeveynler hakkında dava
açılabiliyor ve bu dava kapsamına, reşit olmayan çocuğu sünnet
ettiği için hekimler de girebiliyor.
Sünnet Türkiye’de olacak olursa?
Çocuklar Türkiye’de sünnet ettirilecek olursa ne olur? Almanya
böyle bir durumda da, olaya müdahil olabiliyor mu?
Hukuki yorumlara göre, küçük yaştaki çocukların sünnet edilmesi
dinsel ağırlıklı bir gelenek olmasına rağmen, kişiler Almanya’da
ikamet ettikleri için, çocukların haklarının korunması bu
durumda da gündeme gelebiliyor.
Konuya lişkin görüşlerine başvurduğumuz hukukçular, konuya
ilişkin özel bir yasa olmadığını hatırlatıyor ve sadece Alman
Ceza Yasası’nın 223. maddesinin farklı bir açıdan yorumunun
sözkonusu olduğunu söylüyor.
Türk kökenli hukukçular “Çok zor bir uygulama. Her yorum,
kalıbına uyar gibi görünse bile, inançların ağır bastığı
durumlarda, sözkonusu yolun izlenmesi zordur. Eğer, yargıda
itibar görecek olursa, bir dizi sosyal ve toplumsal sorunlara
yol açar. Bu konularda hukukçuların biraz daha hassas olması
gerekir.” diyor.
Bu arada, konuya ilişkin görüşlerini aldığımız Türk din
görevlileri, böyle bir uygulamayı kabul etmenin mümkün
olamayacağını, konunun tartışılmasının bile toplumlar arasında
ön yargıları körükleyeceğini belirtiyor. D‹T‹B Başkanı Sadi
Arslan (solda) ise, olayı Toplum Gazetesi’nden duyduğunu,
meseleyi ilgili kurullarda inceleteceklerini hatırlatıyor ve
hukukçuların böylesi yorumlarının toplumda büyük yaralara yol
açabileceğini kaydediyor. Sadi Arslan’ın konuya ilişkin
değerlendirmesini Kasım sayımızda okuyabilirsiniz.
Kaynak: Toplum Gazetesi