SÜRECİMİZİN AŞILMASINDA YENİ
ADIMLARA DOĞRU! 1
Posted by Metin Esen on 8/1/2009, 19:27:01 SÜRECİMİZİN
AŞILMASINDA YENİ ADIMLARA DOĞRU! 1
Ulusal bir program, ulusal bir siyaset kendini en yakıcı
düzeyde dayatıyor. İç sömürge yapısı, özellikle Kuzey de tam bir
siyasal kaos yaratmıştır, DDKOdan bu yana 40 yılı bulmasına
rağmen bırakın sınıf programları ile ayrışmayı, ulusal program
ile işbirlikçi (Tüm sömürgeci devlet içi çözümler
işbirlikçidirler) arasında bile, bir ayrışma yoktur. Programatik
hedefler ile KUKMnin dayatmaları karşısında sömürgecilerin
vereceği tavizler iç içe geçirilip, aynılaştırılmıştır. (H.İsmail
Aslan, bize dair bazı fikir jimnastikleri, syf 38.)
Bu son bir kaç yılın ve özellikle de Türkiye AB süreciyle
başlayan Kuzey Kürdistan siyasal güçlerin bir çoğunun ( ki bu
çoğunluk sürekli olarak milli misak-inin sınırları içinde bir
çözüm arayışı içinde olarak uzlaşmacı olmuştur) gündemini
oluşturan demokratik talep ve çözüm arayışları tümüyle kendi
ulusal kimliğini ortadan kaldırarak Abdullah Öcalannın
savunduğu ve Genel Kurmayında onayladığı demokratik cumhuriyet
tezinin özü değişmeden biçiminde kıyamet koparılarak onun
paralelindeki politik önermeler yaşanan siyasal kaosun da
başlangıcını oluşturmaktadır.
Kürdistan sorunu her şeyden önce siyasal bir sorun olduğu gibi
çözümü de siyasaldır, bu anlamda hangi önerme ve programlarla
biz bu siyasal sorunun çözümünde aktif rol oynayabileceğiz?
Kuzey Kürd siyasal güçleri hangi zeminde kendi kimliğini
oluşturarak yol alacaktır? Sömürgeci devlet içi çözüm
programlarıyla nasıl bir ayrışma göstermesi gerekiyor.. ve
Şemdinan da yaşanan son kitle hareketi bize nasıl bir bakış
açısı sunmuştur? Ve en önemlisi Kuzey Kürd siyasal güçleri legal
düzeyde nasıl siyasallaşacaktır? Tüm bunların bu süreç içinde
tartışılması gerekiyor.
Elbette ki gündemimiz sürekli kayıyor ve sorunların zemini başka
alanlara akıtılarak asıl hedefin önü suni gündemlerle
kapatılmaktadır. Oysa bu suni gündemlerden öte asıl sorunun
gündeme taşırılarak tartışılması ve çözümü için dişe diş bir
mücadele yürütülmesi gerekirken aksine bu var olan asıl sorunun
üzeri bilinçli olarak betonlaştırılıyor. Ne adına ve niçin?
Birde üstüne üstlük ayrı ayrı forumlar olan oluşumların
gündemleri ise çok farklı bir yerde seyir ediyor! Elbette ki
farklı olmalıdır, her farklılık bir zenginliktir bunu böyle
kabul etmek lazım. Fakat, gündemimiz ulusal bir programın ve
ulusal bir siyasetin zemini üzerinde hareketle oluşturulması
lazım ve bu doğrultuda farklı düşünce biçimleriyle tartışarak
sürecimizin aşılmasına katkı sunulmalıdır. Yoksa hedefi belirsiz
rast gele tartışmalarla sağlıklı olarak yürümemizin şansı yoktur.
Zaman zaman legalizmle siyasallaşma birbirine karıştırılarak
hareket edilmektedir. Legal mücadele, açıktan ve doğrudan karşı
bir mücadele olarak yığınların sokağa taşırılmasıdır ve açık
alanda siyasal hedefin gerçekleştirilmesinin barikat
örgütlenmesidir. Fakat, legal mücadele adı altında bireylerin
özel yaşamından kişilerin arasındaki özel diyalogları açıkça
siyasi arenada tartışarak legal mücadele olmaz.. olsa olsa bu
açık bir ihbar ve karalamadır. Unutmamak lazım ki dünyanın en
demokratik devletinde, cumhuriyetinde, ülkesinde vs ne derseniz
deyin kesinlikle illegal bir yanı her zaman mevcuttur ve bu da
kaçınılmazdır.
Berlin duvarlarının üzerimize yıkılmasından sonra ve uluslar
arası sosyalist hareketin kendini kapitalist sistem içi
politikalarından arındırarak ondan daha ileri ve daha zengin bir
gelişmişlik gösteremediği için başlayan çözülme doğal olarak
bizim kıblelerimizi darmaduman ettiği gibi tüm değerlerimizi de
alt-üst ederek sağ liberalizmin burjuva ahlakı olan hiçbir şeyin
ne virgülü, ne tırnak arası, ne iki nokta üst üste, ne ünlem
işareti ve ne de soru işareti olmayan ve idealleri parçalanmış
ve inançları yitirilmiş olan BAR kültürüne itmiştir. Artık,
burada hiçbir şeyin önemi kalmamıştır, her şeyden yakınma, her
şeyi tartışma adı altında illegaliteye karşı çıkarak içinde
yaşadığımız ülke istibaratlarına kalktığımız masalarda bir yığın
şey bıraktık ve öylesine bir yumağa girildi ki içinde
yaşadığımız ülke istibaratı bizi bizden daha iyi tanıyor oldu.
Bu anlamıyla siyasal mücadelenin tüm normları dinamitlenmiş oldu.
Sağa savrulmanın sosyal yaşamı bizim siyasal bilincimizi alt
üst ettiği gibi, siyasal değerlerimizde parçalamıştır. Elbette
ki dar kadro örgütlenmesi olan yer altı çalışması dediğimiz
illegal örgütlenme ile siyasallaşmamızın imkanı yoktur. Doğrudan
kitlelerin açık legal kurumlarında yer alarak onlarla birlikte
siyasal hedeflere yönelik bir program içinde çalışma
yürütülmedikçe siyasal kurumlarımız da oluşturamayız.
Bugün, Orta Doğunun çehresi değişiyor ve bu değişimin asıl
öğesi Kürdistan dır. Kürdistanda atılan her adım doğal olarak
sömürgeci devletlerin kendi krizini de beraber taşımaktadır.
Çünkü, Kürdlerin mevziden mevziye doğru evrimleşmesi doğal
olarak uluslar arası alanda giderek siyasallaşmasıyla mümkün
olmaktadır. Bu anlamda Kürd ulusu bulunduğu her alanda
siyasallaştıkça ilerleyecektir.. Unutmamak gerekiyor ki
siyasallaşma tek başına politik argümanlarla yürütülemez, bunun
alt yapısı olan ekonomik ve kültürel dokusunu, sanat ve
edebiyatının da geliştirilmesi söz konusudur.
Kürdler her alanda birer cephe gerisini yaratmak durumunda.
Yoksa tetiği kırılmış silahlarla donatarak hedefi olmayan
belirsiz bir savaşa sürüklemenin getireceği riski çok ağırdır.
Kürdlerin bulunduğu sömürgeci metropollerde kendi kimliğini
savunarak ayrışmayı derinleştirmesinin yolu sömürgeci devlet içi
çözümünü reddetmesinden geçmektedir. Geçmişte kart kurt
sesleriyle Türkleştirilmeye çalışılan Kürdler, bu gün alt üst
kimlik politikasıyla kuşatılmasını iç hainlerimiz vasıtasıyla
sürdürmek isteyen Türk sömürgeci devleti çok bilinçli hareket
etmektedir. Bir taraftan zopasını sırtımızdan indirmeksizin
kıyamet toplarını üstümüze yığarken diğer taraftan da AB
sürecine demokratikleşme adı altında hareket etmesi tıpkı 1924
Lozan sürecini yeniden işletme gayreti göstermesi ne yazık ki
açıktan açığa sırıtmaktadır, çünkü dünya eski dünya değil,
Kürdlerde eski Kürdler değil. Kürdler bugüne kadar yaşadığı o
korkunç tarihsel yanılgılarını artık bir daha yaşamak istemiyor,
gelinen bugünkü süreç bunu göstermektedir.
Sömürgeci Türk devletinin bir taraftan Kürd sorununu PKK ile
özdeşleştirme gayreti diğer taraftan da PKKa karşı imiş gibi
görünerek yeniden PKK ı gündeme taşırması bilinçli bir
politikanın ürünüdür. Çünkü, PKK gündeme taşındıkça Kürdistan
ulusal Kurtuluş Mücadelesinin de içi içeriği boşaltılmaktadır.
Kürdlerin kolu kanadı kırılması için yapılan zulüm PKK ye karşı
mücadele adı altına sürdürülüyor. Terör örgütüne karşı
mücadele adı altında Kürdistana kan taşınıyor. Dağ taş cehennem
kıblesine çevrilerek Kürdistan insansızlaştırmaya ve özellikle
Güney Kürdistan bölgesine yakın sınırlarda ve Güney Kürdistan
bölgesinin hem etkisinde hemde desteğinde olan köyler
boşaltılarak bölge insanımız iç metropollere sürmeye
çalışılmaktadır. Tüm bu olanlar karşısında PKKnin Türk
sömürgeci devletine atacağı bir tokat ı yok, fakat Kürdlere
sıkacak kurşunu her zaman vardır.
Ve sevgili Orhan Kotan şöyle diyor: Hülasa dünya durdurulmaz
bir inatla dönüyor. Ve Kürdistan'da kan var. Baskı var. Zulüm
var. Kürt ulusu köleliği yaşıyor. Ve militarist Türk devleti
Kürdistana kan ve ölüm taşımaya devam ediyor.
Metin ESEN
13.12.2005 peyamaazadi.org
|
Me di vê belavokê de
çareserîya pirsa kurd û Kurdîstanê danîye ber çavan. Em bang û gazî li
kes, sazî, rêxistin, rewşenbîr, tezgeh û tendensên sîyasî, demokrat û
humanîst dikin ko piştgirîya banga me bikin.
Berdewam>>>
|